Varamaz elim Ayvasına, Narına can dayanmazken, Kırar boynumu yürürüm. Kurdun, kuşun bileceği hal değil, Sormayın hiç Laaaaal... Kara ferman çıkadursun yollara, Yarin bahçası tarümar, Kan eder perçem Olancası bir tutam can, Kadasına, belasına sunduğum, Ben öleydim Loooy... Elim boş, Ayağım pusu. Bir ben bileceğim oysa Ne afat sevdim. Bir de ağzı var dili yok Diyarbekir kalesi... Açar. Kan kırmızı yediverenler Ve kar yağar bir yandan Savrulur Karacadağ, Savrulur Zozan... Bak, bıyığım buz tuttu, Üşüyorum da Zemher ide uzadıkça uzadı, Seni, baharmışın gibi düşünüyorum, Seni Diyarbekir gibi, Nelere, nelere baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı... Hamravat suyu dondu, Diclede dört parmak buz, Biz kuyudan işliyoruz kaba-kacağa Çayı, kardan demliyoruz. Anam sır gibi saklar siyatiğini, "Yel" der, "Baharın geçer" Bacım, Iki canlı ağır, Güzel kızdır, bilirsin, İlki bu,bir yandan saklı utanır Ve bir yandan korkar Ölürüm deyi. Bir can daha çoğalacağız bu kış. Bebeğim, neremde saklayım seni? Hoş gelir Safa gelir, Ahmed Arif'in yeğeni... Doğdun, Üç gün aç tuttuk Üç gün meme vermedik sana Adiloş Bebem, Hasta düşmeyesin diye, Töremiz böyle diye, Saldır şimdi memeye, Saldır da büyü... Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır, Bunlar, Aşımıza ekmeğimize Göz koyanlardır, Tanı bunları, Tanı da büyü... Bu namustur Künyemize kazılmış, Bu da sabır, Ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara Sarıl da büyü... Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeye elde ey dost fermanım mı var Azrail gelmiş de can talep eyler Benim can vermeye ey dost dermanım mı var Dirilirler, dirilirler gelirler Huzuri mahşer de ey dost divan dururlar Harami var deyi korku verirler Benim ipek yüklü ey dost kervanım mı var Yitir şu gönülden hileyi yitir Cehd eyle elini ey dost yoksula yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim yük götürür ey dost dermanım mı var Karacaoğlan der ki ismim överler Ağu oldu yediğimiz şekerler Güzel sever deyi adım çekerler Benim haktan özge ey dost sevdiğim mi var