Çın çın Çınlıyor kafamda Kurbağaların sesi Yok! Kurbağaların değil, Bu devlerin nefesi Çın çın Çınlıyor kafamda Kurbağaların sesi Doğmuyor içime ötesi Şiir Devlerin işi Benim gibi bir cüce kişi Yeltenmesin sakın Devlerle boy ölçüşmeye Ne o? Nedir o? Birden bire karşımda beliren... Arka ayakları üstünde duran Garip yaratık? Nasıl da bakıyor Toparlak gözleriyle Hiç kıpırdamadan bana... Bak...! Titremeye başladı şimdi Bu cumcuma... O titredikçe, Görünmez teller havada Çarpıyor suratıma... Dur diyorum sana! Ne oluyor bu titremek? Dinlemiyorsun, Dinlemek istemiyorsun demek Öyleyse seni Gebertmek gerek..! Uzatarak elimi yanımda yanan muma, Ateşini tuttum yaratığın başına... Ve ateş... Büyüdü Büyüdü Ikiye bölündü Bir parçası Top top Uçtu havaya Ve bu ateşten top havalarda dolaştı Geldi, Yuvarlandı, Düştü önüme... Erimiş demirden sıcak, Cam gibi parlaktı bu yuvarlak...
Yaratığın başındaki ateş ise Yandı Yandı Ve söndü... Yaratığı deliye döndürdü Başladı sıçramaya Yüzünü yerelere sürüp Öteye beriye koşuşmaya... Ağzı burnu şişmişti Gelip tam karşıma dikildi Parlak gözlerini gözlerime dikti Ve bekledi... Bak..! Şimdi karşımda Bir şair de belirdi Şair bağırıyor,çağırıyor "kalem! kalem!" Diye haykırıyor... Doğdu demek içine..! Kalem arıyorsun demek Döktürmek için kağıdın üzerine... Kalem ha..! Yazacaksın Yazacaksın da, Yazılarımı bir yana atarak Yazılarını okuyacaklar Bana cüce deyip Seni dev sanacaklar... Yok sana kalem! Yok..! Nafile yere bağırıp çağırma Kim koşar imdadına..? Ne o? Karşımdaki yaratık sallandı Bir o yana Bir bu yana... Ve bir kalem atarak Şairin kucağına Sessiz bir kahkaha salıverdi Bakarak suratıma... Çın çın Çınlıyor kafamda Kurbağaların sesi Yok! Kurbağaların değil, Bu devlerin nefesi