Hep eski bir zamanı getirir Gidip de dönmeyene Dönüp de görmeyene Bu muhacir sızı Bu hasret Ve sabır Kin dalında kızıl bir gonca Dökülür kahrın güz ayları Odunsuz, etsiz-ekmeksiz Gün olur kıtlık kıran Gün olur feryat figan Dökülür umudun oyaları Dökülür buzlu rüyası mahpusların Gün olur bir miting alanıdır Gün olur Diz döver and veririz Parlar namlularımızın ucu Gün olur alanların orta yerinde Birer birer kuşuna diziliriz. Biz ki umudun bahçıvanıyız Gönül kin dalında sevda üretir Çağın destanıyız dijle boyunda Issız acılarda delik deşik olmuş gelinler Ve gözleri Pusularda Vişne gibi çatlayan kaçakçılarla Güller kararan dünya bahçesinden Doğmadan ölen çocukların ipince sevincine Gül fidelerini serpip geçen an*larımız Destan içre sızlayı sızlayı gelir Eğer akacaksa gökyüzüne doğru Toprakta döllenen tohum Tütecekse kaynayan tencerenin buğu Küskün tomur dal ucunda çatlayacaksa Ve karımın karnında oğlum Tekmeleyip rahmin ince duvarlarını O büyük çığlığa ulaşacaksa Yürüsün bin yıllardan bu yana Zulmün kan lekeleri Cevher Kömürün karasından çalınsın Çünkü yürek Katil mermilerin önünde Aça söne Vura düşe gülüm Delire köpüre Umudun alevini çoğaltacaktır Bileni bileni yanıp dönerken Hıncın çelik ışıltılı bıçağı